Tıbbi Hipnoz, NLP, Biyoenerji ve Benzerleri Üzerine

Son dönemlerde psikiyatrist ve psikologların yanı sıra, hayatımıza aile hekimleri, NLP uzmanları, yaşam koçları, biyoenerji uzmanları, tıbbi hipnoz uzmanları, aile danışmanları ve buna benzer başka meslek grupları da girdi. Henüz psikiyatr ile psikolog ayrımını yapmakta zorlanırken, bütün bu karmaşa kafamızı iyice karıştırdı.

İşin aslını ve doğrusunu, hangi durumda kime başvurmak gerektiğini birinci ağızdan öğrenmek için Prof. Dr. Oğuz Berksun’a görüşlerini sorduk: Oğuz Berksun hocam, karmaşanın sebebi nedir, neden bu kadar çok, yeni meslek grupları çıktı son yıllarda?

İnsanların yeni işe yeni mesleklere ihtiyacı var. Çünkü insanlar geçinmek zorundalar. Peki bu mesleklere diğer insanların ihtiyacı var mı derseniz bir tıp adamı olarak birçoğu için hayır bir kısmı için evet derim. Ancak insanlar yine de bu “mesleklerle” verilen hizmeti almak isteyebilirler mi? Ve sonuçta memnun kalabilirler mi derseniz de hiçbirini ayırdetmeden evet derim. İsteyebilirler alabilirler ve hatta çoğu olmasa da bir bölümü memnun bile kalabilirler.

Bu “mesleklerle” verildiği iddia edilen “hizmetlerin” bilimsel bir temeli var mı, gerçekten etkinlikleri kanıtlanmış yöntemlerle mi çalışıyorlar derseniz bir kısmı için temkinli olarak belki derim, bir kısmı için eğitimleri, bilimsel resmi onaylanmışlıkları, yetkilerinin olmadığını söylerim, bu tür verilen “hizmetlerin” bir kısmının da kesinlikle bilimsel temelleri olmadığını basbas bağırırım.

Öte yandan böyle hizmetler sonuçta insanlara sunulabilir ve insanlar isterse alır isterse almaz gibi de bir fikrim var. Sonuçta alan razı satan razı olduktan sonra mesele de yok diyebiliriz. Bu liberal/kapitalist düzen karşısında çaresizce söylediğim ama gerçekçi olduğuna da inandığım bir düşünce. İnsanlar son derece gereksiz ve faydasız alışveriş yaptıklarında bile kendilerini iyi hissedebilmektedirler. Sonuçta mesele eğer iyi hissetmekse bu tür şeyler iş görüyor demektir bu sistem içinde tabii ki. Sonuçta bu durum insanların tercihleriyle belirlenen bir şey ve ben söz söylemeye kendimde hak bulmam ta ki sağlık söz konusu oluncaya kadar.

Burada sormuş olduğunuz nlp, tıbbi hipnoz, yaşam koçluğu, biyoenerji gibi alanlarda bugünkü hizmet üretimi spekülasyona dayanıyor. Tıpkı şehrin dışında çok şık, lüks apartmanlar yapılması ve fahiş fiyatlara satılması gibi. Bu evleri satın alıp mutlu da olabiliyoruz, ucuz olduğunu bile inanabiliyoruz, lüksü bizi iyi hissettiriyor, her sabah, saatlerimizi yolda geçirme, normalde katlanılması hayal bile edilmeyecek eziyetlere katlanma pahasına.

Bence bu söylediğiniz hizmet üretilen alanlarda sorunlar var. Şarlatanlığa kaçış en büyüğü. Hizmet diyorum ama tırnak içinde söylediğime bir kez daha vurgu yapmalıyım. Önemli sorunlardan biri bu hizmetlerde insanları yanıltmaya dönük reklamlarının olması. Bir kere her derde deva gibi sunuluyor bu hizmetler. Ben üniversiter bir camia içindeyim, bilimsel bir çok bağlantım var, bilimsel bilgi akışı içinde yüzüyorum ama bu hizmetlerin reklamlarında yazdıkları söyledikleri sorunlarda işe yaradığına ilişkin benim bilgim yok. Bu tuhaf bir şey. Diğer bilim adamlarının da. Tıbbi hipnoz denilen yöntem bilime en yakın olan yöntemlerden biri mesela ama neredeyse 150 yıl oluyor bu yöntemin kullanılmaya başlamasına, bu gün bu yöntemi kullandığını iddia edenlerden (hekim bile olsa farketmez) bu kadar işe yarar oluşunu duymak şaşırtıcı hatta komik. Üstelik hipnoz denilen yöntem son derece dikkatle kullanılması gereken bir yöntem, öyle durumlar var ki bazı yatkın insanlarda deliliği bile tetikleyebilir. Benim bir çok hastam var ki hipnoz, nlp gibi yöntemler sonrasında çok ağır hastalıklar geliştirmişlerdir.

Bu konuda bence dikkat edilmesi gereken şey şarlatanlığa kaçan bir biçimde her derde deva gibi sunulması bu yöntemlerin. Başka bir sorun da bu alanın kontrollü bir alan olmaması ki bu da sistemle ilgili. Eğer bunların bir kısmı danışmanlıksa danışmanlığı kontrol eden bir merci veya kurum yok, eğer eğitimse yine aynı şekilde. Tıbbi bir yönü varsa zaten insan aklına mantığına aykırı, bilimsel değil bir çoğu ve sağlık otoritelerince onaylanması mümkün değil, kanunsuz.

Bugünkü durum bu alanlarda medyumluk, falcılık gibi …Mesela bir çok da medyum, falcı var ve bu işlerden çok da iyi para kazanıyorlar. İnsanlar da seve seve gidiyor medyuma, falcılara. Diyecek bi şey yok. İnsanız, tek parça bütün değiliz, son derece normal olmak zorunda değiliz, normallik diye bir şey yok, neye normal diyebiliriz bu gibi durumlarda zaten çok karışık. Sonuçta hayat sürüyor ve saçmalıkları olan varlıklarız. Kandırmaca, sahtekarlık, şarlatanlık olmadıktan sonra bir nlp mesela eğitim gibi düşünülebilir. Sosyal paylaşım diye düşünülebilir. Yaşam koçluğu profesyonelce yapıldığında çok işe yarayabilir öte yandan. Ancak psikiyatriyle, ruh sağlığı ve hastalıklarıyla ilgili bir yanı yok bunların. Eğer var olduğu iddia ediliyorsa orda bir terslik var demektir. Hele hele hastalıklara iyi geldiği söyleniyorsa durup bir düşünmek lazım.

Kimlerin ilaç tedavisi yapma yetkisi vardır?

Sadece hekimlerin ilaç tedavileri dahil tüm biyolojik tedavileri yapma veya başlatmaya yetkisi var. Hekimlerin dışında hiçbir meslek grubunun böyle bir yetkisi yok. Daha doğrusu hekimlik dışında hiçbir mesleğin sağlık ve hastalık alanında tek başına serbest çalışmaya yetkisi yok. Ruh sağlığı alanında hastalıkların teşhisinin konulması, tedavilerinin düzenlenmesi, takiplerinin yapılması yetkisi tabii ki hekime yani psikiyatriste aittir. Ülkemizde bu konuda biraz karışıklık var psikologluk mesela bir meslek sanılıyor. Hatta psikiyatristlikle karıştırılıyor. Psikologluk bir meslek değil. Sosyal bilimler içerisinde yer alan psikoloji fakültelerini bitirmiş olmak bir mesleğe sahip olmak anlamı taşımıyor. Hele hele ruh sağlığı alanında çalışmaya yetkili olmaları söz konusu bile değil. Psikoloji bölümünü bitirmiş bir psikolog ruh sağlığı alanında kabul gören eğitimleri (mastır programlarını) almamışlar veya çalıştıkları hastane ve sağlık kurumlarında meslek içi bir eğitimden geçmemişlerse ruh sağlığı alanında çalışamazlar. Eğitimden geçmiş olanlar da hastalıklar söz konusu olduğunda tıpkı fizyoterapistler gibi bir fizik tedavi rehabilitasyon doktoruna (uzmanına) bağlı olarak onun yönlendirmesi altında çalışabilirler.

Psikolog, sosyal hizmet uzmanı gibi eğitim alt yapısına sahip olan insanlar ise ruhsal rahatsızlıklar dışında kalan alanda hizmet üretebilirler. Örneğin bir evlilik danışmanlığı yapabilirler. Hastalıkların söz konusu olmadığı yaşam zorluklarında, kriz durumlarında insanlara yardımcı olabilirler örneğin. Psikiyatristlerin yönlendirmesiyle ve kontrolü altında veya bir psikiyatriste bağlı olarak psikoterapi yapabilirler.

Yukarda saymış olduğunuz nlp, yaşam koçluğu, biyoenerji gibi “meslekler” de doğrudan tıpla ilgili değil. Yanlışlık bu alanlarda hizmet ürettiğini söyleyen insanlarda. Bu hizmetlerin insanların sağlık sorunlarına devaymış gibi, ruh sağlığı ve hastalıklarına yönelik olarak sunulması ve tanıtılması. Bu sahtekarlık ve şarlatanlık. Ancak bu “meslekler” de insanların birtakım ruhsal ihtiyaçlarını karşılamaz mı ayrıca? Karşılayabilir, insanlara iyi hissettirebilir, sosyalleştirebilir belki ama etik/ahlaki bir zeminde hareket ettikleri müddetçe bunlara olumlu bakılabilir. Yoksa hırsızlıktan farkı yok bence.

Psikoterapi de önemli bir mesele Oğuz Berksun hocam kimler psikoterapiye yönelmeli? Yönelirken neler yapmalılar?

Bu soruya hemen cevap vermek çok zor. Bir kere yakınmaları olan insanı bir psikiyatristin görmesi şart. Birçok rahatsızlık veya psikiyatrik duruma müdahale belli ilkeler çerçevesinde değerlendirilir. Müdahale kapıları, yolları ve işe yararlılıkları konusunda bir değerlendirmeye ihtiyaç var ki insan psikolojisine psikoterapiyle müdahale son derece ciddi bir mesele. Ben 30 yıla yaklaşan meslek hayatımda ki psikoterapi yönelimli bir psikiyatristim ben, bu gereksinimin varlığını ve gerekli olan psikoterapinin biçimini saptamanın, psikoterapi içinde kullanılacak tekniklerin belirlenmesinin o kadar kolay olduğunu düşünmem hele hele biyolojik parametreler dikkate alındığında.

Bu sebeple dediğim gibi bu gereksinimin bir kere psikiyatristlerce saptanması gerekir. Tıpkı fizyoterapi gereksiniminin saptanması gibi… Üstünkörü bir değerlendirme sonrası bel fıtığı olan birçok hastanın fizyoterapi masasından sakatlanarak kalktığı bilinen bir gerçek örneğin. Psikiyatrik müdahaleler içinde psikoterapi en hafife alınanı ama bence bu cehalet. Nasıl NLP, hipnoz pek çok ruhsal hastalığı tetikleyebilir diyorsak. İyi planlanmayan ve yapılmayan bir psikoterapi ruhsal sakatlanmalara yol açabilir. Sakatlanma düzeyinde bir olumsuzluk olmasa bile insanların hayatlarını karıştırabilir. Pek çok insan görmüş olduğu sınırlı eğitim ve yetersiz kurslarla ülkemizde psikoterapi yaptığını iddia ediyor hatta ciddi merkezler de bile bu gereksinimi, biçimini, tekniklerini ciddi bir biçimde ele alınıp planlanmadığına şahit oluyoruz.

Benim önerim insanların kesinlikle ve öncelikle bir psikiyatristten yardım alması ve psikoterapiye daha sonra karar vermeleri yönünde olur.