Günlük dilde depresyon dediğimiz bozukluk, Major Depresyon olarak da isimlendirilir. Major terimi bir ciddiyet ifade etse de hafif, orta ve ağır formlarının olduğunu unutulmamalıdır.
Keyfsizlik, isteksizlik, moral bozukluğu, benlik saygısında azalma, hayattan zevk alamama hatta yaşama sevincini yitirme, insanın kendine ve hayata bakışında bozulma, intihar düşünceleri veya ölümle uğraşma, karar almada bozulma, enerjisizlik gibi temel ruhsal belirtilerin yanısıra iştah ve kilo kaybı, bazı hastalarda iştahta artma, kilo alma, uyku bozuklukları (uykusuzluk veya aşırı uyuma), cinsel istekte azalma veya artma halsizlik, enerjisizlik, bazı hastalarda vucutta ağrılar, baş ağrısı gibi bedensel belirtilerin eşlik ettiği bir bozukluktur. İnsanın günlük yaşamını ve işlevselliğini olumsuz biçimde etkileyebilir. Major depresyon teşhisi bu belirtilerin en az iki hafta sürdüğü hastalarda konur. Hastaların hikayesinde manik, hipomanik ya da mix bir duygudurum döneminin olmaması gerekir. Yukardaki belirti kümelerinden en az dördünün olması durumunda major depresyon düşünülür.
Toplumda ne oranda görülmektedir?
Major depresyon toplumda en sık rastlanan bozukluk olarak karşımıza çıkar. Yapılan yaygınlık çalışmaları, yaşam boyu prevalansın %5-17 leri bulabildiğini göstermektedir. Başka bir ifadeyle her on kişiden biri yaşamının bir döneminde depresif bir episod geçirmiş veya geçirecektir. Bu oran hastalığın yılda her yüz kişiden birinde görüldüğü şeklinde de ifade edilebilir. Depresyon iki uçlu duygudurum bozukluğundan biraz daha geç yaşlarda ortaya çıkar. Ortalama yaş 40 dır. İki uçlu olan duygudurum bozukluğu, yani bipolar bozukluk ise çocukluktan 50 yaşlara kadar olan herhangi bir dönemde ortaya çıkabilmektedir. Ortalamada görülme yaşı 30’dur.
Depresyonda İntihar Riski Nedir?
Major depresyonda intihar davranışı önemli risklerden biridir. Ancak her depresif durumun bu olasılığı taşıdığı da söylenemez. Neden ister depresyon ister başka hastalıklar isterse yaşam olayları olsun tamamlanmış intihara erkeklerde üç misli daha fazla rastlanır. Erkekler intihar konusunda kadınlardan daha kararlıdırlar. Ağır depresyonlarda özellikle umutsuzluğun ve kendine yardım edilebileceğine olan inancın yitirilmesi intihar olasılığı artıran önemli bir etkendir. İntihardan söz edilmesi herkesin moralini bozar fakat şunu bilmeliyiz ki hayatta intiharı düşünmemiş insan yoktur. Hayatın bir döneminde her insan bıkkınlık yaşadığı bir anda ya doğmamış olmayı ya da ölmüş olmayı aklından geçirmiştir.
İnternette rastladığınız ve güvenilir olduğunu düşündüğünüz kaynaklarda dahi, depresyondaki intihar olasılığının oranları yanıltıcıdır. Major depresyon hastalarında aintihar olasılığının toplumun genilinde ortalaması yüzde 3 civarındadır. Kaynaklarda yaygın biçimde rastlanan yüzde 15 değeri yüksek bir değerdir. Erkeklerde bile bu oranın %10′ un üzerinde olmadığı hesaplanmaktadır.
Bu, yüzde ile ifade edilen oranlar gözünüzü korkutmasın. Yaşam boyu riski ifade etmektedir. Matematik bize her yıl kabaca 1000/1500 depresyon vakasından ancak birinin intihar ettiğini söylemektedir. Dünyada trafik kazalarında her yıl 1 milyon 300 bin kişi ölmektedir. İntihar nedeniyle ölenlerin sayısı ise 900 bindir. Hayatımızın yüzde 10 ununda trafikte bulunduğumuz dikkate alınırsa ki bu depresyonun yaşam boyu prevalansına yakındır. Bu anlatımımda rakamları küçümsediğimi, önemsizleştirdiğimi düşünmeyin insan hayatı ve sağlığı açısından çok önemlidir ancak depresyonda intihar nedeniyle ölme riskimiz trafikte ölme riskimizden çok da yüksek gibi görünmemektedir. Burada her hastada bu risk nedeniyle dikkatli olunması gerektiğinin altını çizerek devam edeyim. Depresyonun esas kötü olan yanı dünyayı yaşanmaz hale getirmesi, verimliliğimizi ve yaşam kalitemizi ileri derecede düşürmesi, beden sağlığımızı ileri derecede etkilemesi ve ömrümüzü kısaltmasıdır. Genç-orta yaş döneminde ortaya çıkan depresyonun yaşam süremizi ortalama 12 yıldan fazla kısalttığı saptanmıştır .
Depresyon Nüks Eder mi?
Depresyon bir kere ortaya çıktıktan sonra nükseden bir hastalıktır. Tedavi edilen olguların çoğunda da hastalık tekrar etmektedir. Takip süresi uzadıkça nüks oranı artmaktadır. 10 yıllık bir zaman dilimi içerisnde nüks oranı % 75 düzeyine yükselebilmektedir. Yani on yılın sonunda bakıldığın hastaların yüzde yetmişbeşinde hastalığın tekrara ettiği tespit edilmektedir. Genel tıp polikliniklerine başvuranların ortalama % 10 kadarı depresyon tanısı alacak düzeyde belirtiler gösterir ve bu oran hipertansiyondan yüksektir. Depresyon olgularının en az 3/4’ü psikiyatri dışı kliniklere başvurmaktadır. Öte yandan, genel tıp hekimleri en iyi ihtimalle bu olguların % 10-30’unu tanıyabilmekte; tanındığında bile en fazla % 20’si uygun tedavi almaktadır. Oysa depresyon tanınıp tedavi edildiğinde, ortalama 3-6 hafta içinde, hastaların çoğunluğu belirgin bir biçimde düzelmektedir .%15 hastada depresyonun kronikleştiği bilinir. Kadınlarda depresyon oranı erkeklere göre iki kat fazladır.
Hastalar Gerçeklerden Kopar mı?
Depresyonların küçük bir kısmında psikotik dediğimiz gerçeklerden kopuk belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler hezeyanlar ve kulağa ses gelmesi gibi algı bozuklukları diğer adıyla halusinasyonlardır. İşitsel halusinasyonlar ve görsel halusinasyonlar sık rastlanan halusinasyonlardır Psikotik düzey veya başka bir deyişle psikotik belirtilerin eşlik ettiği depresyonlarda en önemli özellik gerçeği değerlendirmenin bozulmuş olmasıdır. Bu tip hastalarda özellikle mikromanik (kendini küçük görme), nihilistik (bu tip hezeyanlarda tema herşeyi bitmiş tükenmiş olarak görme, ekonomik olarak kendini batmış hissetme, organlarının çürüyüp yok olduğunu düşünme vs şeklinde olabilir.), paranoid (kötülük görme) tip hezeyanlara da sık rastlanır. Halusinasyonlar çoğunlukla işitsel türdedir ve ve duyulan seslerin içeriği kişiyi aşağılayıcı, suçlayıcı temalar içerir. Psikotik seyirli depresyonların bipolar bozukluğun bir parçası olma olasılığı yüksektir. Bipolar depresyon tanısı koyabilmek için en az bir hipomanik, manik (hareketli canlı, çok konuşan, saçma davranışlar sergileyen, büyüklük hezeyanları gibi hezeyanların olduğu durum) veya disforik (çabuk ve anlamsız öfkelenmenin, aşırı bir gerginliğin olduğu durum) bir tablonun bir dönem ortaya çıkması gerekir.
Depresyonun tedavisinde antidepresanlar, antipsikotikler, elektroşok (intihar riskinin yüksek olduğu vakalarda) ve transkraniyal manyetik uyarım tedavileri kullanılır.