Antidepresanların gerçekten de etkili olup olmadığı, düzenli biçimde kullandıklarında hastalığın bir daha tekrar edip etmeyeceği bize en çok sorulan sorulardan biridir. Depresyon atağı sırasında düzenli antidepresan kullananlarda 36 ay içinde depresyon tekrarlama riski 3-4 kat daha azdır.
Fakat hastalarımızın neredeyse yarısı, bir iki ay ilaç kullanımından sonra, biraz iyi hissetmeye başladıklarında ilacı aksatırlar ya da tümüyle bırakırlar. İnsanoğlu beyninin de tıpkı karaciğer, böbrek, eklem gibi hastalanabilecek, biyolojik bir organ olduğu gerçeğini çoğu zaman unutur. Karaciğer hastalığı olan kişi için ilaç içmenin pek felsefi bir yanı yokken, antidepresan içmek, depresyon hastası için çoğu zaman felsefi bir sorun haline gelir. Hayatım değişmedikçe ilaç bana ne yapacak? Ben ilaçla beynimi uyuşturuyorum, kendim olmuyorum, o zaman acı çekmemiş mi oluyorum?” gibi sorular zihinde dolaşır durur. Aslında serotonin ve diğer nörokimyasalların düzeninde bir bozulma vardır, bu bozulma stres etkisi ile oluşmuş olabilir. Fakat neye bağlı bozulduğu, bozulmanın var olduğu gerçeğini değiştirmez. Önce bozuk olanı değiştirmek, kişinin beynini depresyondan çıkmaya hazır hale getirmek ve sonrasında diğer koruyucu önlemlerle tekrar hastalanmasını engellemek gerekir. Depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar kişiliği değiştirmez. Bazı yan etkiler sebebiyle kişi daha gergin ya da daha vurdumduymaz olabilir ama bu çoğunlukla kısa sürede geçer, ya da ilacı kesince tümüyle geçer. Fakat bir ilaç alıp tüm kontrolü ilaca bırakacak gibi hisseden kişi, depresyondan muzdarip olmaya razı gelip ilaç kullanımından kaçınacaktır.
Kişilik değişiminden korkma ve felsefi düşüncelerin yanı sıra, antidepresan ilaç kullanımından kaçınmanın bir sebebi de damgalanma korkusudur. “Reçetemi birisi görür, eltim ilaç içtiğimi bilirse bana deli der, eczacıdan ilaç alırken kimbilir hakkımda ne düşünecek, patronum duyarsa güveni sarsılır” gibi kaygılarla kişi bir an evvel ilacı kesmek isteyebilir. bunun adı etiketlenme korkusudur. Gerçekten de toplumda bu etiketlenme vardır ama giderek azalmaktadır. Giderek daha fazla kişi depresyon belirtileri ile tedaviye başvurmaktadır. Ulu orta depresyon tedavisi alıyorum demenin bir anlamı yoktur ama birisi duyar diye de tedaviyi kesmek doğru olmaz. Ne yazık ki bazen bir aile bireyi de depresyon hastasını etiketleyebilir. Toplumumuzda çoğu zaman gördüğümüz örnek, tedavi alan kadının, kocasının “bırak bu ilacı, kendi kendinin doktoru ol” söylemleridir. Bazen çocuklar da bu etiketlemeye katılırlar, günlük bir olay karşısında normal bir kızgınlık tepkisi gösteren kişiye “ilacını içmedin mi sen?” diye sorarlar. Bu söylemler kişinin ilaca negatif bakmasına ve tedavisi tamamlanmadan ilaç kesmesine, iyileşememesine neden olur.
Tedavinin uzun süreceği endişesi de ilaca hiç başlamamak için bir sebeptir. Bazen hastalarımız ömür boyu ilaç kullanmaktan endişe ederler. Bu çok nadir, çok sayıda şiddetli depresyon tekrarları olan kişilerde seçilen bir yoldur. Bunun dışında ilk ya da ikinci atak depresyonda, ilaç tedavisi 1-1,5 yıl kadar sürer. Tedavinize başlarken, tahminen ne kadar süre ile ilaç kullanacağınızı, ilacın yan etkilerinin neler olduğunu, etkisinin ne zaman ortaya çıkacağını, etki yeterince çıkmazsa ikinci aşamada neler yapılabileceğini sormanız, tedavinizin planlanmasına aktif olarak katılabilmenizi ve tedaviden en fazla verim alabilmenizi sağlayacaktır.