Evlilik kadın ve erkeğin birbirleri üzerinde karşılıklı cinsel kullanım hakkı edindikleri, bir anlaşma sonucu oluşan birlikteliktir. İstisnalar olsa da farklı kültürlerde/toplumlarda eşler aynı hanenin üyeleri olarak bir arada bulunurlar. Dünya üzerindeki birçok evlilik tek eşliliğe doğru giderken bazı toplumlarda bir erkeğin bazen bir kadının çok sayıda eşle evlenmesi onay görmektedir.
Evlilik evrensel bir kurum olarak görülür bunun nedeni tüm insan toplulukları için cinsel ilişkilerin kontrolünün evrensel bir problem oluşturmasıdır.
Evliliğin bugün almış olduğu şekil, mülkün dağılımı ve zürriyetini devam ettirme hakkıyla ilgilidir diye düşünülür.Aile modern toplumlarda evlilikler yoluyla kurulur. Aile, birbirlerine kan, kanuni ve dugusal bağlarla bağlı kişilerden oluşan belirli işlevlere sahip küçük insan grubudur. Aile toplumun, temel yapı taşı olarak görülür. Ailenin anlamı, önemi ve gerekliliği ile ilgili tartışmalar tarih boyunca hiç eksik olmamış hep süregelmiştir. Buna karşın aile iki büyük otorite olan siyasal ve dinsel otorite tarafından hep desteklenmiş ve yüceltilmiştir. Bugün de aile, siyasal ve dinsel otoritenin desteğiyle temel toplumsal yapı taşı olarak pek çok toplumda yerini ve önemini korumaktadır. Eski geleneksel aile yapıları yerlerini yeni ve daha küçük hatta parçalanmış yapılara bıraksa da aile toplumlarda biraz daha esnek tanımlarıyla varlığını sürdürmektedir.
Aile içinde barındırdığı kuşaklara göre büyük aile (geleneksel aile, geniş aile), küçük aile (çekirdek aile), geçiş ailesi ve parçalanmış aileler; otorite açısından ana hukukuna bağlı (maderi) aile, baba hukukuna bağlı (pederi) aile; evlilik düzeni ve eş sayısına göre monogamik, poligamik, poliandrik aileler; evlenilen kişinin akraba olup olmamasına göre endogamik (akraba içi evlilikle oluşan) ve egzogamik (akraba dışında evlilikle oluşan) aileler olmak üzere tiplere ayrılırlar. Aileler evlilik çeşitlerine göre ülkemizde görücü usulü, tercihli (evlenenlerin değil ailelerin kararları ile, beşik kertmesi gibi), anlaşarak, kız kaldırma, kaçma veya oturakalma (kızın oğlan evine oğlanın çok ilgisi olmamasına rağmen kendiliğinden kaçması ile) usulüyle yapılan evliliklerle oluşan aileler olmak üzere sınıflanabilir.
Bugün “Aile, aileyi ayakta tutan, klasik tanımlar çerçevesinde belirlenen insani gereksinimler üzerinde mi durmaktadır?” sorusu çok önemli bir sorudur. Bu soruya her toplum kendi yanıtını vermek durumundadır. Bana göre eski gereksinimler toplumumuzda hala geçerlidir ancak koşullar önemli ölçüde değişmiştir. Bu koşullardaki değişimler aile yapısını ayakta tutan temel gereksinimleri değiştirmemiş olsa da gereksinimlerin karşılanma biçimlerine hükmeder hale gelmiştir. Ailenin sosyal ve ekonomik payandalarında esneme ortaya çıkarmış eski “dayanıklı” aile yapısı kaybedilmiştir. Bu sebeple boşanmış ve parçalanmış aile sayısı giderek artmaktadır. Bu durum, bireyin ve bireyselliğin ön plana çıktığı, bireyin özellikle kadının haklarının güvence altına alındığı ekonomik ve sosyal sistemlerde bence kaçınılmaz bir durumdur. Kadınlarını ve çocuklarını güvence altına alan bir toplumda aile ve toplum ailenin kurulmayı gerektiren gereksinimleri kadar dağılmayı gerektiren gereksinimlerini de insani açıdan dikkate almak zorunda kalacaktır. Aile artık, kurulduktan sonra dağılması için kendi içinde nedenler taşıyan ve sosyal sistem tarafından da bu nedenlerin dikkate alındığı hatta onaylandığı bir yapıdır. Bu eski geleneksel anlayıştan çok uzak bir anlayıştır. Bugün artık aile bu haliyle eski tanımının dışında farklı bir yapıdır. En azından geleneksel kalabilmiş toplum kesimi dışında…